Sunday, March 22, 2015

Olric

Çünkü ben her şeyimi verirdim Olric. Hep öyle olmuştum. İnsan verince çoğalır mıydı Olric?  Belki de. İnsan verdikçe dolar mıydı Olric? Biz verdikçe çoğalmayı bekler miydik. Ben beklemedim. Belki de sadece verdikçe boşalan bedenim hafif kalıyodu artık rüzgara karşı. Bir kolum ağır basıyor. Bir bacağım ağır çekiyordu belki de bilmiyorum. Ya da hala beklentilerimden vazgeçemiyordum. Beklemesem benim olur muydu Olric. Hiç düşünmedim bunu. Bazı şeyleri düşünmezsin Olric. Bazı şeyleri sadece hissedersin; hayatta düşünülen değil, hissedilen olmak istemiştik. Böylelikle akıl karıştığında yine de kalpte kalabilirdik. Ve biz seninle Olric, hep hissettik. Biz düşünmedik. Hayata bizi hislerimiz getirdi. Ve onların ağırlıkları kaybolsa bile, akılda değildi. Onlar kalpteydi. Sonra oturduk terazimize baktık. Ellerimizi açtığımızda savaşçı duruşunda, dengesine baktık. Bizim solumuz hep ağır bastı Olric. Solumuz yere çekti. Sağa yüklendik. Sonra boşverdik. Düşünülen olmak istemedik. Böylelikle belki hep olmazdık ama hep hissedilirdik. Sağ kolum, sağ bacağım havada; sol ise hep yerde, matta. Boşver Olric. Çile karışan yaş ve hisle güzeliz. 

Sunday, March 15, 2015

...

Bir sebebi vardı. 
Aramaktan ziyadesi ile yorgun düştüğüm bir sebebi vardı. 
Ben yaratmıştım. 
Güzel bir kek yaptım bu sabah uzun zamandır ilk kez yağmur düşerken şehrime.
Şehrim neresiydi, bu ayrıntıdan sakince kaçtım. 
Evim neresiydi.
Yalnız mıydım. Kim bilir. Ben bilmek istemedim. Cevabını aramadım.
Her şeyden biraz kalırdı insana. Masada ki reçelden anladım.
Zor bir seneydi Olric. 
Daha zoru olmasın diye dilemiştik, olur muydu kimbilir. 
Hayal kurmak istemedik.
Hem olsun ya da olmasın, aynada ki kadına baktım. 
Ve bana emanet olduğunu söyledim, ben güç vericem sana dedim, sen bana emanetsin. 
Bileklerimden öptüm, dizlerimi sevdim.
Büyümüştüm.
Alışmıştım.
Bana emanettim.