Sunday, November 23, 2014

Sırtımı dayadığım duvar

Sırtımı geceleri minik yaşam alanıma gelince dayadığım duvar, aslında uzun zamandır dayamak istediğim duvar. Mumum tüketmiş kendini siyah bir leke bağlamış başını, ne yaktın Buse beni der gibi yanıyor, duruluyor ve yeniden alevleniyor usulca. Yerde bir köşede yoga matı var bu gece. Kendimi bırakmayalı epeyce olmuş. Kütüphaneden satın aldığım o kitapları ne yapıcağımı bilemeyince üstüste koymuştum minik bir sehpa görevi görmeye başladı yakın zaman önce, üzerinde into the wild soundtrack i çalıyorum bu gece. Camıma bir kaç zaman önce yapıştırdığım kardanadam karı bekliyor usulca. Peki ya ben, ben neyi bekliyorum? Evden ayrılıp Fransaya gittiğim zamanlarda çay kutusunun üstüne bırakmıştım şaşkın şirini, yerini değiştiremedim gelirken bu yolculuğa da. Çok çıkar ya aynı oyuncak sürpriz yumurtadan aynısını buraya da getirdim.  Olucak iş mi Bordeaux yu da özledim. Uzaydan sesler plaklarımı ne zaman dinlerim? Ev neresidir, neresiyse oraya gider miyim?  Bizi hep bekledikleri yere varır mıyız? Yüzüm hiç değişmez mi? Neden hep şaşkın gülümserim. Neden gözlerim kısılır. Huzurluysam neden düzleşir dudaklarım?  Yine çok konuştum şaşkın şirin, hadi gel uyuyalım..

Saturday, November 8, 2014

I wish I could do whatever I liked behind the curtain of madness. Then, I’d arrange flowers, all day long, I’d paint; pain, love and tenderness, I would laugh as much as I feel like at the stupidity of others, and they would all say, Poor thing, she’s crazy! I would build my world which while I lived, would be in agreement with all the worlds. The day, or the hour, or the minute that I lived would be mine and everyone else’s, my madness would not be an escape from reality. 

It has been a long time..