Thursday, September 25, 2014

mahfouz


Daha karışmamıştı o aslında oldum olası hep iç içe karışıp kalmış olan topraklar.. Çöl kumu saçlarımda başımı ufak bir yemeni ile kapatmaya karar vermiştim.. Sokağa çıktığım anda kulaklarıma, saçlarıma dolan kumu engellemenin tek yolu buydu zira.. Arada usulca kulaklarımı kapatmak.. Köşeden minik bir nefertiti almıştım kendime.. İki üç kelam arapça etmeye çalışırken, yanımda duran sarışın güzel bayanın çektiği dikkatlerin altında yürüyordum.. O dar üst geçidin altında biraz humus tatmayı fırsat bilmiştim o lavaş gibi olan ekmeğin üstünde.. Buseyim ya hani buseydim ya hani. Kargacık, burgacık bulmuştum en son kafeyi. Senin masan hangisiydi bilmem. Bir nane çayı istedim. Taze nane yapraklarının üzerine dökülen kaynamış su, eskimiş aynalar, herkesin elinde bir nargile, içerde de ümmü gülsüm çalıyordu bilir misin?  Uzun kaldım içerde, uzun baktım sokağa, uzun doldurdum içimi. Huzurluydum. Karnağı son görüşümdü..

“It's a most distressing affliction to have a sentimental heart and a skeptical mind.”
Mahfouz

Friday, September 19, 2014

Move


Move. 
As far as you can, as much as you can. 
Across the ocean, or simply across the river.
Walk in someone else's shoes, or at least eat their food.
Open your mind. Get up off the coach. 
Move. 



Wednesday, September 3, 2014

Nar zamanıydı

Kocaman bir hayatı geçirmek istediğim minik bir ev yazmıştım. Nar zamanıydı. Kese kağıttan çıkanları hiç bir zaman paylaşmadım. Sedire kuruldum manzarayı seyre daldım. Her köşeyi keşfettim. Yolda Narlar vardı ağaçlarda... Kırmızı bir nar zamanıydı. Ufak ve kalabalık sokaklar. Mürver alıcaktım. Nar zamanıydı. İri iri taneleriyle yollardaydılar. Kucak kucak kitaplarım vardı. Hep bir ana dönmek istersin ya hani, nar zamanıydı. Bir baktım ki gelmiş yine nar zamanı...