Friday, March 14, 2014

Salıncak


İnziva demişim, daha bir şeyler demek istemişim. Yutkunmuşum ya da belki yine uykuya yenik düşmüş yatağa fırlatmışım kendimi, sektirmişim bir iki kere bedenimi... İnziva demişim niye dememişim, nasıl dememişim, olur mu dememişim ama olmaz da dememişim. Bir salıncak düşünmüşüm ben, gözlerimi kapattığımda bir salıncak hayal etmişim; güzel çok güzel bir manzaraya karşı hemde. Masmavi bir gökyüzü bir de, hani gökyüzü mavisi derler ya tam da ondan işte. Karşısı nasıl yeşil, her ton her tonu karışmış yeşilin, yeşilimizin. Salıncak nasıl güzel, nasıl özgür, nasıl da alıyor rüzgarı arkasına ve bazende karşısına. Her anı farklı, her anı dolu, her anı cesaret dolu, her anı dopdolu. Salıncağın her salınışı anılarla dolu. Bazen arkasına aldığı rüzgarla nasılda yükseliyor o minik tahta oturaç ve o an nasılda sarılmak var o halatlara eller kesilircesine, düşmekten korkarcasına, cesur ama korkakçasına, korkak ama cesurcasına... Ve bazen de usulca karşına alınan rüzgarı yaşamak var o salıncakta. Ama nasıl zor rüzgara karşı o hızı korumak, daha sıkı çok daha sıkı tutunmak zorunda olmak. İki taraflı rüzgarı var benim minik tahta oturacımın. Her türlü sımsıkı tutunmak gerek halatlarına, eller kesilircesine, kanarcasına. Dedim ya korkak ama cesurcasına ya da cesur ama korkakçasına. Tahta oturacımdayım kestane ağacında asılı dedemin kestanelerinde Bozdağın bir vadisinde. Yemyeşil çamlara bakıyor salıncağım hiç yapraklarını dökmez çamlar yemyeşildir hep onlar.  Yeşil, yemyeşil... Masmavi bir gökyüzü var gökyüzü mavisi dediklerinden. Balık elbisem üstümde;  örmüşüm saçlarımı yaz örgüsünden, aradan çıkan sarı tutamlar biraz turuncu olanlarda var. Sımsıkı sarılıyorum halatlara. Bu aralar karşımdaydı rüzgar, geç olmadan alırım arkama. Balık elbisem uçuşur, saçlarım tutam tutam biraz daha dağılır sonra. Bir de güneş vurursa yüzüme, gülümsersem, çillerimde başlar dansa... Yemyeşil bir çam ormanı, gökyüzü mavisinden bir gökyüzü, mis kokuyor buralar, dudaklarımda afacan bir iki kelam... Düşmekten korkarcasına, rüzgara kapılmışçasına, yemyeşil ormana dalmışçasına... Vadide sallanan bir balık var burda, her renk saçlı, bir iki kelamlı. Bir kestane ağacında kendi Dünyasının inzivasında huzurla sallanan bir balık. Bir balık var burda. Balık... Bir balık... İki balık... Balık elbiseli balık. 

Boş sayfama kelamlar bu gecenin salıncak anıları bunlar.