Sunday, June 29, 2014

tholos


Gitmek lazım gelir. Belki kaçmak belki gitmek; sanki tüm yolda önemli olan tek şey o rüzgarın yönünü karşından alıp arkana çekmek. Her gidiş bir kaçıştır. Bazen sahip olduğumuz yaşamdan, bazen anlardan, bazen anılardan, bazen gülümsemelerden, bazen ağlamalardan, bazense heyecanlardan. Ya da o kadar doğal olur ki kaçışımız biraz nefes almak için çıkarız. İnsan her gidişin bir kaçış olduğunu kabullendiğinde alabilir rüzgarı arkasına. Karşısına aldığı rüzgarın onu ne denli yorduğunu anladığında kaçabilir, gidebilir yalnızca. Geçicem tholosun ortasına, her haziran sonu yaptığım gibi iki denizin kavuşmasını izliycem. İki deniz; iki ayrı yönüm demek bana. İki ayrı hissim, iki ayrı busem, iki ayrı nefesim, iki ayrı bedenim.. Bu sefer daha bir huzurlu çıkıcam yeni yoluma; gitmem lazım diyebilicem kendime, güzel olucak. Güzel günler yakında.. Şimdiyse iki denizin tholosunda, karianın değil antik dünyanın en eşşiz noktasında kendi mukayesemi yapabilmek için çıkıyorum yola. Her yeni yol bir gidiştir, kaçış, ayrılış. Her yeni yol bir başlangıç. Tam da bu yüzden gitmeliyiz olric. Almalıyım seni kucağıma ve yazmalıyım istedikçe ruhum bunu! Anlatmalıyım, çözülmeliyim. Kendime sarılıp gitmek zorundayım gitmeliyim demeliyim. 

Yeni yolun keyfinde, iki denizin kesişmesinde, lotusa oturmuş Buse..