Monday, December 23, 2013

Bir gün biz masal dinlerken


Bir akşamüzeri minderler, mumlar ve biz halka yapmıştık kocaman. Büyük çocuklar olup masal dinleyecektik. Sabırsızdık ve heyecanlı. Açılışı iskelet kadınla yapmıştı Didem. İlk cümleyle bambaşka yerlere taşımıştı bile herkesi; ailesinin onaylamadığı bir şeyi yapıp uçurumdan atılan kız demişti. Ve herkes kendi masalını yazmayı iş bilmişti.
İşte bu da benim iskelet kadınım…
Günlerden bir gün ailesinin onaylamadığı bir şeyi yapıp uçurumdan atılmıştı iskelet kadın. Yorgundu, bitkindi, savrulmuştu ve buluşmuştu dalgalarla. Sakince, sessizce teslim olmuştu sanki o akışa. Sürüklendi, sürüklendi…
Zamanlardan bir zaman bir balıkçı vardı kasabada, kimsenin gitmediği o koya sürükledi bizim iskelet kadını sürükleyen o dalga; onu da…
Korktu balıkçı, korktu iskelet kadın…
Soğuk, sessiz, belki biraz dalgalı…
Attı oltasını balıkçı, takıldı iskelet kadın. Balıkçı çekti, kadın korktu. Balıkçı asıldı, kadın savruldu. Ürperdi balıkçı gördükleri karşısında, çekti kayığı kıyıya ve başladı koşmaya, farketmedi ama her adım da iskelet kadın da yanında…
Eve gitti ve karanlığa fırlattı oltayı. Zaman geçti belki de geçmedi. Baktı balıkçı iskelet kadın orda yalnız, soğuk belki sadece yorgun. Yanına yaklaştı ve usulca her karışmış parçayı yerlerine bıraktı. Uykusu gelince usulca yığıldı, iskelet kadının yanında uykuya daldı. 
Gecenin karanlığını, sessizliğini balıkçının kalp atışları bozdu. İskelet kadın duydu. Aç olduğu o sesi istedi, çok istedi. Elini daldırıp balıkçının yüreğini söküp aldı. Her ses, her nefes, her yaşam, her an hayata döndürdü iskelet kadını. Balıkçının yüreğini alıp yerine bıraktığında iskelet kadın değildi artık. Usulca sokuldu balıkçıya.
Zamanlardan bir zaman uyuyakaldılar ve zamanlardan bir zaman hiç uyanmadılar.