Wednesday, December 25, 2013

Minik bir anı


 Gecenin bir yarısı düştü aklıma, neden diye sormak manasız. Özledim. Minik bir yoğurt dondurmacı vardı caddenin sonunda. Bordeaux desen hep soğuk, hep bir rüzgar, hep mi bembeyaz kireç surat Buse, evet hep. Ama sever ya hani Buse dondurmayı, her gün evet evet her gün oradayım. Alıyorum en kocamanını kabın gidip sıkıp dolduruyorum. Geçiyorum toppinglerin başına, koyuyorum da koyuyorum ta ki taşıyor o zaman duruyorum. Ilk tanıştığımızda deliymişim gibi bana bakıyor sahibi, alışıyor sonra ama onca zaman her gün git gel asla tanıdık olmuyoruz olamıyoruz, karakterlere aykırı. Elimde eldiven, kulağımda kulaklık. ilk kulaklığım dikkatini çekiyor insanların evet evet onca zaman benden başka kulaklık takan görmüyorum. Yavru maymunmuşum gibi birbirlerine beni gösterip şaşkın şapşal sırıtıyorlar, şaşıyorum. Oradan aldım çünkü; en işlek caddenin en büyük mağazasından. Olmayacak bu Fransızlar diyorum bir kez daha. Neyse nerede kaldık hava buz, rüzgar o lanet okyanustan, ne giysem boş. Kulaklık, eldiven ve elimde koca kap frozen yogurth. Hem donuyorum, hem yiyorum. Nasılda yavaş yiyorum hiç erimiyor çünkü. Neyse ilgiyle, sevgiyle, aşkla yutarken her kaşığı, bana bakanlar artıyor. Şaşkınlar belki yine, kulaklığım da var hani giden geri geliyor, dayanamıyor bir kap alıyor. Bakan bir daha bakıyor dayanamıyor bir kapta o alıyor. Kalabalık artıyor. Her gün aynı ritüeli gerçekleştiriyoruz bordeaux halkıyla. Sahibine gelince bunca olaya rağmen asla tanıdık olmuyoruz olamıyoruz karakterlere aykırı. Ne de olsa ben dünyalı oysa bir Fransa vatandaşı.