Sunday, January 19, 2014

ben ve doğduğum yer


 3 senelik bloğumun en ciddi yazısı belki de bu, bilmiyorum. Sadece bu akşam içimden bunları yazmak geliyor ki bilirsiniz ben bu beyaz sayfaları herkesin okuduğu günlüğüm gibi görüyorum. Ben ve doğduğum yer dedim, ilk başta ben ve ülkem yazmıştım değiştirdim. Aylarca Türk olduğumu sakladım yurtdışında yaşarken, söyleyemedim, utandım, çekindim, sıkıldım. Çünkü ne zaman söylesem onlarca soru ile karşılaştım. Belki onların cehaletiydi bu, belki benim ve ülkemin bilinmezliği ya da belki de en çok sıkışmışlığı. Hep öğrendiğimiz gibi köprüydü bizim ülkemiz, ait olamayan bir köprü ve bizde ait olamayan o köprünün daimi yolcuları. Kimi zaman kendi alfabenle yazar mısın dediler bana, kimi zaman nasıl şarap içtiğimi sordular, kimi zaman nasıl bu kadar çok yabancı dil konuşabildiğimi yargıladılar. Haklıydılar. Bazılarına ilerleyen konuşmalarda ülkemi anlatırdım. İnanmazlardı, çabalardım. Hala bekliyorum Jose diye bir Amerikalı arkadaşımı, çok sevmişti beni ve çok merak ederdi ülkemizi gelmek istediğini anlatırdı. Oysa bana İstanbul ile ilgili ilk sorduğu şeyler suçlar, din, tecavüz, cahillik gibi şeyler olunca bana nasıl baktığı konusunda korkuya kapılmıştım. Alman bir arkadaşım vardı Raphael, Dünya'da tek sevdiği Türk'ün ben olduğumu söylerdi ve onu da Yunan kırmama bağlardı. Şanslıydım Özel okullarda okumuştum, iyi yönlendirilmiştim ama bende yönlenmeyi bilmiştim. Şanslıydım geniş bakmayı daha 7 yaşında bana ders vermeye başlayan Celia ile tatmıştım, pörtlek gözleri vardı. Şanslıydım Dünya'yı görmeye 6 yaşında başlamıştım hala da görüyorum ve görücek çok şeyim var bunu da biliyorum. Üzgünüm çünkü bir süredir buraya sadece doğduğum yer diyorum, çok zor geliyor ülkem demek belki de insanlarım demek. Sıkışmış bir toplumuz biz. Siz değil bende. Bir yanım doğuluyken bir yanım batılı, Neresi, ne zaman ağır basar karmaşalı. Zor bir toplumuz biz çoğu zaman çıkaramayan o gözlüklerini, yargılayan, eleştiren ama asla eleştirirken kendine dönmeyen, bilmeyen mutlu olmayı asla bilmeyen. Kime sorsam hayat zor diyen bir toplumuz biz! Her seferinde her iş zor hayat zor diyen! İyiyi asla göremeyen bir toplumuz biz, teşekkürü bilmeyen. Okumayan bir toplumuz biz; geçen günlerde bir yazı yazmıştım duvarıma kocaman blog okuyun diye Dünya'nın bilmem neresinde ki insanlarının hayatlarına, tabaklarına ortak olun diye. Sonra güldüm kendime ekledim sonuna boşverin ya da sadece okuyun diye. Çünkü daha okumayı bile beceremeyen bir toplumuz biz. Ülkemin her yanı tarihken benimle mezar kazıcısısın diye alay edenlerin olduğu bir toplumuz biz! Tiyatro ne bilmeyen vericeği üçkuruş parayı bilmeden pahalılığından yakınan. Hiç durmadan türk kahvesi içen toplumuz, sabit tutan değiştirmeyen. Bağırıp çağırıp söylenip hepsini yutup da oturan bir toplumuz. Görmeyen bir toplumuz biz, göremeyen; bilmeyen bir toplumuz belki de bilmek istemeyen. Ben en çok kendi insanımı özlemiştim uzakta. Sıcakkanlılığını, gülümsemesini, bazen yardımseverliğini; ama görüyorum ki şimdi bunlar yetmedi asla da yetmezdi. Bu tanımlara sığınmış bir toplumuz biz. Bu tanımlara sığınmış bir Buseyim ben. Ne doğulu ne batılı. Ana tarafı yunan, bulgar, baba tarafı bir başka. Karman çorman bir toplumuz biz. Karışmış kalmış çözülemeyen. Şimdi oturmuşum da diyorum Bade ne zaman çıkar bunun içinden ne zaman alırım onu kurtarırım. Bir insanı kendi ülkesinden kurtarma çabası; ama istiyorum ki kendi hayatını yaşasın. Kimsenin baskısından korkmadan, haksız sözlerin altında kalmadan. O benim her şeyim, istiyorum ki paşa gönlü bilsin. Keşke daha saygılı, daha umutlu, daha sosyal, daha özgür, daha mutlu, daha hayat dolu yani daha insan bir toplum olabilseydik biz. Doğu ve Batı arasında ki köprü, o köprünün insanları, o köprünün yorgun ve gitgide umudunu kaybeden insanları. Nasıl bu hale geldik biz ya da farkedemedik de şimdi mi görüyoruz hep böylemiydik biz. Köprüde fena halde sıkışmış Buse'den sevgilerle.