Friday, January 3, 2014

Koklayan Buse


 Ben yemeden önce koklarım, içmeden önce koklarım. Bazen anlamsız ya da karışık görünür bu yaptığım ama ben umursamam ve belli etmeden koklarım. Çabalarım her nefeste farklı bir uyumu algılamaya. Evet bazen annem söylenir Buse koklama der bana ama şey, ben kokluyorum. Peki bunun ne alakası var Arpege ile diyenler için evet başlıyorum. Önce sakince oturdum düşündüm nereden geliyor bu Arpege ismi diye. Baktım ki bir akor ama yok yok dedim ve sonra verdim kararımı kendi kendime dedim ki Paris'te ki şu ünlü Alain Passard şefliğinden. Yok yok dedim akor ve yok yok dedim minik alıntı ya da belki minik bir anı. Derken kendi kendime yok yok, biraz bakınınca anladım o uyum ve akor olduğunu tüm bu çabanın. İlk başta Fransa'da eve giderken uğradığım o minik patisserie'yi hatırlattı bana. O az sayıda ama nasıl da lezzetli tatları. Evet ben onları da koklardım. Koklamak algılamaktı, anlamaktı, her nefes de farklı bir ayrıntıyla çarpışmaktı. Sonra o lezzet büyüledi beni, her şeyin o kadar özel olduğu belliydi ki. Sonra macaronlara dokundum, kokladım evet en sonunda baktım baktım tattım. Bilemezsiniz iyi bir limonlu ne demek dokunmadıysanız, koklamadıysanız, tatmadıysanız. Ya da gerçek bir tarte fraise de olmayan o yoğun kremanın kıymetini bilemezsiniz, ayırt edemezsiniz gerçek bir tarte fraise' e dokunmadıysanız, koklamadıysanız, tatmadıysanız. Bilemezsiniz istediğiniz anda gerçek bir patisserie francaise'ye ulaşmanın kıymetini eğer onlarla yaşamadıysanız. Sonra sakince oturdum düşündüm koklamak uyumdu benim için. Şey, evet ben kokluyorum. Ve bana tüm kokularda anılar, yaşanmışlıklar, tatlar, hazlar sunan o eclair'e ve içinde ki bourbon tipi vanilya çubuğunun kullanıldığı o tanecikleri gördüğüm, seçtiğim, hissettiğim, kokladığım o kremaya minnettarım.  
Hayattan haz almanız dileğiyle. Vanilyaya bulanmış, koklayan Buse.